Shaq
Moderatör
Yine Mi Guardiola?
Kabul edelim. Kağıt üzerinde Real Madrid - Manchester City yazıyor olabilir; ama birçoğumuz o maça Real Madrid - Pep Guardiola olarak baktık. Nitekim haksız sayılmayız.
Bayern Münih ve Barcelona da dahil olmak üzere teknik direktörlük kariyerinde 18. kez Real Madrid ile karşılaşan Pep Guardiola, 10. galibiyetini aldı. Öncesinde dörder beraberlik ve mağlubiyet almıştı.
Karşılaşmanın ilk golü ev sahibinden gelmiş olabilir fakat Bernardo Silva’nın yerine Sterling’in girmesi ile oyunun bütün yönü değişti ve Laporte’un sakatlığına rağmen savunmada diri kalan Manchester City 5 dakika içerisinde deplasmanda 2 gol atarak rövanşı bekleyen taraf olarak sahadan ayrıldı. Maç öncesi Zidane’ın Toni Kroos’u kulübede başlatıp Isco’yu sağ kanatta kullanması tartışılırken tercihlerinden pek de fayda sağlayamadı. Zira üçüncü bölgede eksik kalan ev sahibinde Luka Modric ve Valverde de yeterince destek veremedi. Ayrıca Guardiola’nın Agüero’yu yedek başlatması ve Silva - De Bruyne ikilisi ile bir nevi santrforsuz sahaya çıkması, Madrid savunmasının da bir hayli aklını karıştırdı.
Madrid bir süre oyunu kontrol altında tutmuş olabilir; fakat Isco’nun golü dahi City savunmasının hatasından faydalanarak elde edildi. Madrid’in kendi evinde oynadığı oyun soru işaretlerine yol açarken El Clasico’da yaşanacak olası puan kaybı, ligdeki şampiyonluk yarışında ağır darbeye neden olacak.
Napoli Sarsıntısı
Son günlerde bunlara bir yenisi daha eklendi desek haksız sayılmayız. Maçın 1-1 bitmiş olması buna engel değil. Gennaro Gattuso ve Napoli’nin planı, maçın ilk yarısında kusursuz işledi ve Barcelona ilk 45 dakikada tek bir isabetli şut bulamadı. Ayrıca hücuma çıktıkları zaman da oldukça tehlike yarattılar. Skor 1-1 olduktan sonra yeniden öne geçmek için risk almaktan da çekinmediler. Barcelona topa daha fazla sahip olan taraf gibi görünse de organize atak geliştirecek kadar alan bulamadı. Geriden oyun kurmaya çalıştıklarında ise sık sık pas hatasına zorlandılar. Kendine alan yaratmaya çalışan Messi ise yeteri kadar topla buluşturulamadı. Zaman zaman rakip oyuncular arasından sıyrılsa da Arjantinli yıldız son paslarda etkili olamadı ve 12 hatalı pasla maçın en çok hatalı pas yapan futbolcusu dahi oldu. İkinci yarıda beraberliği yakalamış olsalar da Katalanlar Napoli’yi fazla zorlayamadılar.
El Clasico öncesi Real Madrid’in bu maçtan çıkaracağı notlar olmalı.
Zidane İçin Bir İlkin Eşiği
Barcelona’ya karşı Zinedine Zidane, Real Madrid’in başındaki 200. resmi maçına çıkacak. Diğer yandan Zidane’ı bekleyen bir tehlike var.
2016-17 sezonunda 15 Ocak’ta Sevilla’ya 2-1 mağlup olan Real Madrid, 3 gün sonra İspanya Kral Kupası yarı final ilk maçında da Celta Vigo’ya 2-1 yenilmişti. Bu maçın ardından ligde Malaga maçına çıkan Zidane’ın ekibi 2-1 kazanmıştı. Sıyırdı geçti.
2017-18 sezonunda 29 Ekim’de Girona’ya 2-1 mağlup olan Madrid ekibi, 1 Kasım’da Şampiyonlar Ligi H Grubu’nda Tottenham ile oynadığı rövanş maçından da 3-1 yenilmişti. Sonrasında lige dönen Real Madrid, sahasında ağırladığı Las Palmas’ı 3-0 mağlup etmişti. Neredeyse…
Geçtiğimiz sezon La Liga’nın son iki haftasında Real Sociedad ve Real Betis’e mağlup olan Real Madrid, bu sezonun ilk maçında Celta Vigo’yu 3-1 mağlup etti. Kıl payı.
Tüm bunları saymamızın sebebi ise şu: Ligde Levante, sonrasında Şampiyonlar Ligi’nde Manchester City mağlubiyetleri alan Zidane, Barcelona’ya da yenilirse Real Madrid kariyerinde ilk kez üst üste üç yenilgi almış olacak.
Hazard Mı Daha Büyük Kayıp Alba Mı?
Her iki takımın da bu maçta forma giyemeyecek kritik isimleri var. Ev sahibi adına Eden Hazard’ın olmayışının ne kadar önemli olup olmadığı tartışmaya açık. Zira yazın Chelsea’den transfer edilen Belçikalı, uzun süren sakatlığının ardından sahalara henüz dönmüştü ki yeni bir sakatlık ile karşılaştı. Hazard bu maçta oynasa büyük bir fark yaratır mı bilinmez ama elbette ki varlığı bir avantaj olarak görülebilirdi. Real Madrid, Hazard’ın forma giydiği 10 lig maçında 6 galibiyet alırken 3 beraberlik ve 1 mağlubiyet aldı. Madrid, Hazard’ın oynamadığı 15 lig maçında ise 9 galibiyet, 5 beraberlik 1 de mağlubiyet aldı. Çok da fark yok gibi.
Barcelona’nın değişmez sol beki Jordi Alba, Getafe maçında sakatlanmasının ardından yerini Junior Firpo’ya bıraktı. Napoli maçında da gördük ki Firpo o boşluğu hiç de iyi dolduramıyor. Madrid notlarını almışsa Firpo’nun koridorunu değerlendirmekten kaçınmayacaktır.
Ezik Demeyelim Ama....
Son maddeye geldiğimizde Valdano’nun ‘eziklerin yarışı’ benzetmesine geri dönelim ve önce Real Madrid’e değinelim.
Real Madrid’de en temel problem, Cristiano Ronaldo’nun boşluğunun bir türlü doldurulamamış olması. Ne Benzema, ne Bale, ne de Hazard ile. Ronaldo’nun ardından ‘golcü’ sıkıntısı yaşayan Madrid ekibi, yaz boyunca Gareth Bale krizi ile de başa çıkmak zorunda kaldı ve çözüme ulaştırmış sayılmazlar.
Öte yandan tüm kulvarlarda 21 maçlık yenilmezlik serisi yakalayan ve hem ligde hem de Avrupa’da şampiyonluk hayallerini sağlam temellere dayandıran Real Madrid, ilk olarak Kral Kupası çeyrek finalinde Real Sociedad’a 4-3 mağlup olarak durduruldu. Sonrasında Celta Vigo beraberliği, Levante mağlubiyeti gelince La Liga’da ikinci sıraya gerileyen Madrid, Manchester City mağlubiyeti ile çeyrek final umutlarını da büyük bir riske atmış oldu.
Barcelona’ya bakarsak…
Napoli maçı öncesinde Eibar’ı 5-0 mağlup ederek La Liga’da zirveye yerleşen Barcelona’nın içinde yolunda gitmeyen şeyler var ve sıklıkla açığa çıkıyor. Takımın dünya yıldızı Messi, Mundo Deportivo’ya verdiği demecinde 2015’ten bu yana Şampiyonlar Ligi’ni kazanamayan Barcelona’nın bu sezon dev kupayı kazanacak kadar güçlü olmadığını söylemişti. Bir inanç eksikliği söz konusu diyebiliriz; ki Messi’nin haklı olduğu yanlar var. Luis Suarez, Ousmane Dembele ve Jordi Alba’nın sakatlıkları, Ernesto Valverde’nin ayrılışı derken hem kadroda hem de yönetimde istikrar sağlanamadı.
Sonrasında yaşanan Eric Abidal - Messi gerginliği ve Barcelona Başkanı Josep Bartomeu’nun sosyal medyada Guardiola ve Messi’nin yanı sıra diğer kulüp efsaneleri hakkında karalama kampanyası başlattığı iddiaları, kulüp içindeki çalkantıların son örnekleri oldu.
Real Madrid bu maçı kaybederse Barcelona ile arasındaki puan farkı 5’e çıkacak. Aynı zamanda evinde üst üste kaybettiği beşinci El Clasico (La Liga maçı) olacak.
Real Madrid’in bu maçı kazanması demek, hem liderlik koltuğuna yeniden oturmak hem de şampiyonluk umutlarını yeniden yeşertmek demek.
Barcelona bu maçı kaybederse Real Madrid’in 1 puan gerisine düşecek.
Biz Valdano kadar sert bir dil kullanıp bu takımlara ‘ezik’ yakıştırması yapmayalım. Ama onun da aslında ne demek istediği ortada. Önceleri birinden biri olağanüstü bir futbol oynuyor olur, ya Avrupa’da ya da ligde çok dominant olur; veya her ikisinde de yoluna tam gaz devam ediyor olur; illa ki El Clasico’nun adına yaraşır bir atmosfer yaratırlardı. Ronaldo’nun gidişinin de payı var mıdır bilinmez ama son zamanlarda bu hava yeterince oluşmuyor gibi ve bunda her iki takımın da bu sezonki hallerinin epey etkisi var. Sezonun ilk yarısında oynanan maç da - skordan bağımsız -açıkçası pek tat vermemişti.
Şimdi arkamıza yaslanıp bekleme zamanı. Belki Zidane ilk 11'de yine bir sürpriz değişiklik yaparak sahaya çıkar. Belki Setien oyuna kontrollü başlar veya takımını bildiğimiz Barcelona gibi oynatır. Belki Karim Benzema'dır kilit, belki de Antoine Griezmann. Real Madrid orta sahası tıpkı ilk maçta olduğu gibi Lionel Messi'ye alan bırakmayarak onun sihrini minimize edebilir mi? Sergio Ramos yine kırmızı kart görür mü?
Bekleyip görelim.